SHAFAQNA- Prof. Dr. Ercan Aksoy, Doğu Anadolu fay hattının 24 Ocak 2020’de Elazığ’da meydana gelen 6.8’lik depremin ardından suskunluk döneminden aktif döneme geçtiği uyarısında bulundu.
Elazığ’ın Fırat Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aksoy, Doğu Anadolu fay hattının suskunluk döneminden aktif döneme geçtiğini söyledi. Türkiye’nin deprem kuşağı üzerinde yer aldığına dikkat çeken Prof. Dr. Aksoy, fay hatlarının ne zaman deprem üreteceğinin bilinemediğini söyledi. Bingöl’ün Yedisu ilçesindeki bölümünün ve Elazığ’da 24 Ocak’ta meydana gelen depremin her iki tarafında kalan bölümlerin riskli hale geldiğini anlatan Aksoy, fayların yerinin ve deprem üretme potansiyellerinin olduğunu, bunlara göre yapılaşma ve yerleşme alanlarının yapılması gerektiğini aktardı.
Ama tarihsel dönemlerde yazılı kaynaklardan edinilen bilgilere göre Doğu Anadolu fay hattı zerinde birkaç yüzyıl aralıklarla deprem meydana geldiğini biliyoruz. Bu fay hattı üzerinde meydana gelen son büyük deprem 1905 Malatya depremi olarak geçiyor. Ondan sonra orta büyüklükteki depremler var. 2003 yılından itibaren Bingöl depremi, arkasından 2005 Doğanyol-Elazığ çevresinde meydana gelen depremler ve en son 24 Ocak 2020 yılında meydana gelen 6,8 büyüklüğünde bir deprem var ki bu da orta büyüklükteki depremlerin üst sınırında yakın bir deprem.
Dolayısıyla Doğu Anadolu fay hattının deprem düzeninde bir değişiklik olduğunu söyleyebiliriz. Suskunluk döneminden aktif döneme geçtiği söylenebilir ama ne kadar aralıklarla yeni depremlerin meydana gelebileceğini bilemiyoruz. 2020’nin Haziran ayında Bingöl-Karlıova çevresinde yoğun bir deprem oldu. Çünkü fay hatları bu bölgede birleşiyor. Erzincan ile Karlıova arasında Yedisu segmenti adı verilen bölümde uzun zamandır deprem meydana gelmemiş. Buradan elde edilen veriler bu fayın şu aralıkla deprem üretebildiğini söylediği için bu zaman aşıldığında sismik boşluk var deniyor. Yani uzun zamandır deprem meydana gelmedi ve risk arttı. Dolayısıyla Yedisu bölümünün ve Elazığ’da 24 Ocak’ta meydana gelen depremin her iki tarafında kalan bölümlerin riskli hale geldiğini söyleyebiliriz.”