SHAFAQNA- Namaz Hakkın ibadetinin temelidir; bu bakımdan ilk önce niçin Allah’a ibadet ettiğimiz bilmeliyiz ki namazın felsefesi açıklığa kavuşabilsin. İnsan ruhunu en eski ve sürekli devamlılık arz eden tecellisi ve insanın varlığının boyutlarının en aslisi ibadet ve tapınma duygusudur. İnsanın olduğu her zaman ve mekanda ibadet ve tapınma duygusu da vardır.
Peygamberler tapınmayı getirmediler ve onu icat etmediler; aksine sadece tapınma türünü, yani beşere tapınmanın şeklini ve amellerin ve adabın türünü öğrettiler. Tapınma duygusu, içgüdüden kaynaklanan bir duygudur ki kendisinde hiçbir eksiklik olmayan üstün kemale, çirkinlik olmayan güzelliğe hidayet eder. İnsan tapınma anında sınırlı varlığından uçmasını ister ve kendisinde noksan, eksiklik, fena ve sınır olmayan bir hakikate katılmak ister. Einstein’ın dediğine göre: Bu halde fert, beşerin arzu ve hedeflerinin küçüklüğünü anlıyor ve tabiattaki varlık ve işlerin ve düşüncenin ötesinde tezahür eden azamet ve celali hissediyor.
Bu bakımdan tapınma, beşerin zati ve fıtri içgüdülerindendir; yani beşer fıtri olarak bir şeyi takdis ve tenzih etmeye yöneliyor ve kendisini ona yakınlaştırıyor. Kur’an’ın mesajı şudur: Ey insan! Rabbine, ihtiyar sahibine tapın; sizi ve sizden öncekileri yaratana.
Tapınma insanın Allah ile kurduğu bir tür alçakgönüllülük, övme ve şükretme ilişkisidir. İbadet ve tapınma, beşerin fıtri bir ihtiyacı olmakla birlikte, insanın yaratılış felsefesi sırrı da ibadettir. “Cini ve insanı ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” İbadet ilahi bir anlaşmadır ve insan ezel gününde Allah ile bu anlaşmayı yapmıştır. “Ey Âdemoğulları! “Şeytana kulluk etmeyin; zira o, sizin için apaçık bir düşmandır,” deyip sizinle ahdetmedim mi?” “Ve bana kulluk edin; işte dosdoğru yol budur” (deyip sizinle ahdetmedim mi?)
“Hâlbuki onlara, dini kendisine has kılarak ihlasla ve hakka yönelenler olarak Allah’a kulluk etmeleri, namazı dosdoğru kılmaları ve zekâtı vermelerinden başkası emredilmemişti. İşte dosdoğru ve sapasağlam din budur.”
Şimdi tapınma ve ibadetin insanın zati güdülerinden ve fıtri ihtiyaçlarından biri olduğu anlaşıldıktan sonra namazın da ibadet ve tapınmadaki yeri açıklığa kavuşmuş oluyor. Namaz ibadet ve tapınmanın en yüce tecellisidir. Çünkü tapınma ya sözlüdür veya amelidir. Namaz her ikisini de kapsamaktadır; Fatiha ve sure okunması, secde, rüku ve teşehhüt gibi namaz zikirleri sözlüdür; kıyam, rüku ve secde gibi işler namazın ameli boyutudur. Namaz, ibadette en yüce ve en önemli makama sahiptir ve onların başındadır. Namaz, insan ruhunun gıdasıdır ve ilahi yardımdır.
İnsan namaz ile güç toplayabilir ve kemale ulaşmak için enerji elde edebilir. “Namazdan yardım alın.” Gerçek bir Müslüman ve güçlü bir mücahit olmak isteyen biri, ihlasla namaz kılmalıdır.
İmam Ali (a.s) ömrünün son anlarında yaptığı vasiyetinde şöyle buyurdu: “Allah! Allah! Namaza dikkat edin ki o dininizin direğidir.”
İmam Sadık (a.s) da ömrünün son anlarında şöyle buyurdular:
“Namazı hafife alan kimseye şefaatimiz asla ulaşmayacaktır.”
Namaz, insanın Allah’a ve ahrete olan inancını güçlendirir.
İmam Ali’ye (a.s), niçin namazda iki secde yapıyoruz, diye soruldu. Hazret şu ayeti buyurdu: “Sizi ondan (yeryüzünden/topraktan) yarattık; yine ona geri döndüreceğiz ve bir kere daha sizi ondan çıkaracağız.” Secde, kıyameti, mahşeri ve insanın dirilme sahnesini hatırlatmaktadır.
Birisi İmam Sadık’a (a.s) sordu: “Kulların Allah’a yakınlaştığı en üstün şey nedir?” Hazret buyurdular: “Allah’ı tanımaktan sonra ben namazdan daha iyisini tanımıyorum.”
İşte namazın bu öneminden dolayadır ki onun hususunda kusurda bulunulması şiddetle men edilmiştir.
Peygamber Efendimiz (s.a.a) buyuruyor: “Sakın namazı zayi etmeyin; zira kim namazı zayi ederse Allah onu Karun, Firavun ve Haman ile diriltecektir ve Allah onu münafıklarla birlikte ateşe atacaktır; öyleyse namazını koruyup gözetmeyenin vay haline!”
Üstat Ensariyan
tr.shafaqna.com