Felsefe Yapmanın Mahiyeti: Hayır mı, Şer mi?

by Türkçe Haber Ajansı

SHAFAQNA TÜRKİYE- Hüccetü’l-İslâm vel-Müslimîn Ferbehi şöyle dedi: “Şii bilginler arasında yaygın olan anlamlardan biri, varlığın genel konuları —örneğin başlangıç (mabda) ve dönüş (mead)— hakkında aklî tartışmalardır. Bu anlamdaki felsefe, inançla ilgili rivayetlerimizin geniş bir bölümünü kapsar.”

Shafaqna Haber Ajansı’nın haberine göre Kum İlim Havzası hocalarından Hüccetü’l-İslâm vel-Müslimîn Ahmed Ferbehi, Sari’de Havza Haber Ajansı muhabiriyle yaptığı söyleşide felsefenin önemine değinerek şunları ifade etti:

“Şu soru gündeme gelmektedir: Felsefeye yönelmek, onu sevmek iyi midir, kötü müdür?”

Hüccetü’l-İslâm Ferbehi, İmam Hasan Askerî’den (a.s.) nakledilen şu hadisi aktardı:

“Bir zaman gelecek ki, insanların yüzleri gülümser, neşeli görünür; fakat kalpleri karanlık ve kederli olur. Onlar arasında sünnet bidat, bidat ise sünnet sayılır. Mümin aralarında küçümsenir, fasık ise yüceltilir. Emirleri cahil ve zalimdir; âlimleri karanlık güçlerin kapılarında dolaşır. Zenginleri fakirlerin rızkını çalar; küçükler büyüklerden öne geçirilir. Her cahil onlara göre bilgilidir, her akıllı onlara göre yoksuldur. Onlar ihlaslı olanla şüpheciyi ayırt edemez, koyunla kurdu birbirinden tanımazlar.

Âlimleri, yeryüzünde Allah’ın yarattıkları arasında en şerlileridir; çünkü felsefeye ve tasavvufa meyillidirler. Allah’a yemin ederim ki, onlar doğruluktan ve istikametten sapmış kimselerdendir. Bizim muhaliflerimize aşırı sevgi gösterir, bizim Şiîlerimizi ve dostlarımızı saptırırlar. Bir makam elde ettiklerinde rüşvetle doymak bilmezler; ibadet ettiklerinde ise riyâ ile ibadet ederler. Biliniz ki, onlar müminlerin yol kesicileridir, inançsızların dinine davet edenlerdir. Onlara erişen kimse onlardan sakınsın, dinini ve imanını korusun.”

Kum İlim Havzası hocası Hüccetü’l-İslâm Ferbehi şöyle devam etti:

“Bazı felsefe karşıtları, bu rivayeti Şii filozoflara —örneğin merhum Allâme Tabâtabâî (r.a.), İmam Humeynî (r.a.) ve onların öğrencilerine— uygulamaktadırlar.”

Hüccetü’l-İslâm Ferbehi, “felsefe” kelimesinin farklı anlamları olduğuna işaret ederek şöyle açıkladı:

“Şii bilginler arasında yaygın olan anlamlardan biri, varlığın genel konuları —örneğin başlangıç (mabda) ve dönüş (mead)— hakkında aklî tartışmalardır. Felsefenin bu anlamı, inançla ilgili rivayetlerimizin geniş bir bölümünü kapsamaktadır. Yani inanç konularına dair birçok rivayetimiz, varlığın genel meseleleri hakkında aklî tartışmalardır. Örneğin Ehl-i Beyt (a.s), sonlu ve sonsuz, yaratılmış (hâdis) ve kadim gibi varlık ayrımlarını ele almışlar; onların yöntemi de aklî ve delile dayalı olmuştur.”

Hüccetü’l-İslâm vel-Müslimîn Ferbehi şöyle vurguladı:

“Biz, felsefeyi bu anlamıyla okumayı gerekli görüyoruz. Elbette bu, Ehlibeyt (a.s.) mektebi çerçevesinde olmalıdır; nitekim Molla Sadrâ da aynı noktaya dikkat çekmiştir. Bunun yanında farklı düşünceleri de inceleyip eleştirmek gerekir. Çünkü ancak bu şekilde hak olan düşünce daha iyi anlaşılır ve savunulabilir.”

Kum İlim Havzası hocası şöyle devam etti:

“Hiç şüphe yok ki rivayette geçen ‘âlimler’ kelimesini felsefeyi bu anlamda okuyan kimselere uygulamak doğru değildir. Eğer öyle olsaydı —hâşâ— Ehlibeyt’in (a.s.) kendileri bu grubun başında yer alırdı. Çünkü onlar da varlık ve âlemin genel meseleleri hakkında aklî ve derin düşünceler ortaya koymuşlardır. Dolayısıyla bu rivayet Şiî âlimleri değil, felsefeyi başka anlamlarda ele alıp kullanan kimseleri hedef almaktadır.”

Hüccetü’l-İslâm Ferbehi, rivayetin bağlamına dikkat çekerek şunu açıkladı:

“Burada kastedilen ‘felsefe’ Ehlibeyt’e muhalif çevrelerin ortaya attığı, yalnızca başkalarına ait görüşlerdir. Eğer bir kişi bu görüşleri eleştirmeden, Ehlibeyt’in öğretileriyle karşılaştırmadan, onların sözlerini açıklayıp savunmadan yayarsa işte o kişi Allah’ın yarattıkları içinde en kötülerinden sayılır.”

Hüccetü’l-İslâm Ahmed Ferbehi hatırlattı:

“Bu anlam, kelâm ehliyle ilgili başka bir hadiste de geçmektedir.”

Ardından şu hadisi aktardı:

“Bir kişi İmam Cafer-i Sâdık’a (a.s.) dedi ki:

‘Efendim! Sizi kelâm ilminden sakındırırken duydum; “Kelâm ehline yazıklar olsun!” diyordunuz.’

Bunun üzerine İmam (a.s.) şöyle buyurdu:

‘Ben ‘yazıklar olsun’ derken şunu kastettim: Eğer benim söylediklerimi bırakıp kendi arzularının peşine giderlerse, işte o zaman vay hâllerine!’”

(el-Kâfî, cilt 1, s. 171)

Hüccetü’l-İslâm Ferbehi bu hadisi şöyle yorumladı:

“Yani, Ehlibeyt’in sözlerini bir kenara bırakıp sadece başkalarının görüşlerini esas alan kelâmcılar ve filozoflar uyarılmaktadır. Böyle yapanlara yazıklar olsun! Onlar gerçekten yeryüzünün en kötü insanlarıdır. Ama hayatını Ehlibeyt’in sözlerini anlamaya, açıklamaya ve yaymaya adayan kimseler bu rivayetlerin konusu değildir.

Şimdi sormak gerekir: Şiî bilginlerden hangisi, Ehlibeyt’in düşmanlarına aşırı sevgi göstermiştir ki bu rivayetteki ifadeler onlara uysun? Hadiste geçen şu sözlerin muhatabı onlar olamaz:

Allah’a yemin ederim ki, onlar yoldan sapmış kimselerdir; muhaliflerimize aşırı sevgi gösterirler!’”

Şunlar da hoşunuza gidebilir

YORUM YAP